Salgın sonrası sosyal medyanın yaşamlarımıza çok daha fazla müdahil olmaya başladığı aşikar. Artık hemen her şey sosyal medya platformlarında dolaşımda. Bugün yeni nesil mafya örgütlerinin neler yaptığını anbean sosyal medya hesaplarından takip edebilmek dahi mümkün. Faaliyetlerini mümkün mertebe gizli saklı yürüten klasik mafyanın aksine, göz önünde olmayı özellikle tercih eden yeni bir yapılanma söz konusu. Bu farklılık, yeni nesil mafya kadrolarının kim oldukları ve yaşamdan beklentilerinin ne olduğuyla doğrudan bağlantılı.
Yeni nesil mafya üyelerinin profillerine bakıldığında, hemen hepsi yoksul mahallelerde doğup büyüyen on beş ila yirmi beş yaş aralığındaki gençler. Çoğu çok erken yaşta çalışmaya başlamış ama bir noktadan sonra çalışmayı reddetmiş ya da çalışma hayatında tutunamamış bireyler. Böylesi bir bireyin kendini geçindirme imkânlarından yoksunlaşması, beraberinde toplum nezdinde “başarısız” olarak etiketlenmesi ve ayrıca ailesinin ona sırt çevirmesi sonucunda, kişinin istenmeyen durumuna düşmesi ve yalnızlaşması beklenebilir. Toplumda bu fiili dışlamaya gönüllü, gönülsüz pek çok kişi katılır. Netice, bireyin toplumun kıyısına itilmesidir. Kıyıda olmak, toplumsal ilişkilere katılımın dışında kalmak ama aynı zamanda bu ilişkilerdeki belirlenimin müdahalesine karşı koyamamak ve bu anlamıyla aşırı bir edilgenlik içinde bocalamaktır. Bir yeni nesil mafya üyesi, kıyıdaki bireyi kendi sözcükleriyle ifade ederken, herkes tarafından sürekli itilip hor görüldüğünü, ikinci, hatta üçüncü sınıf insan olarak dışlandığını anlatır (1). Gençlerin böyle biri olmayı reddettikleri için kendilerine katıldığını iddia eder.
Gençlerin isteği hem sefalet içindeki yaşamlarından hızlıca kurtulmak hem de toplumla arzuladığı şekilde bir tanınma ilişkisi kurmaktır. Kendi ifadelerine bakılırsa, bu ikincisi çoğu zaman daha ağır basar. Peki nedir tanınma? Kavramın felsefi içeriğini en yalın haliyle düşünürsek, öznenin varlığının başka özneler tarafından kabulü, yani tanınması ve bu tanınmanın düşün ve eylem bakımından içeriğine bağlı olarak, özneler arası bir ilişkiselliğin başlaması ve sürdürülmesidir. Tanınma iki taraftan birinin kendi üstünlüğünü ötekine kabul ettirdiği asimetrik bir içerik taşıyabileceği gibi, ilişkisellikte denkliğin sağlandığı ve korunduğu ortak bir zemini de yaratabilir. Hangi içeriğin tanınmada baskın olacağı, öznelerin kim olduklarından toplumsal ilişkilere nasıl bir iradeyle katıldıklarına kadar çok farklı değişkenlere bağlıdır. Örneğe bakıldığında bireyin başlıca meselesi, toplumun kıyısındaki konumundan kurtulup değer görmek ve başkalarının varlığına tanık olmasını sağlamaktır. Kendi yararına olduğu sürece, her iki içeriğe de kapalı değildir. Bugün yeni nesil mafya, daha fazla toplumun kıyısında kalmak istemeyen ve bunu reddeden bireye, kendini en güçlü seçenek olarak pazarlar. İşte o şaşalı TikTok hesapları tam bu noktada devreye girer.
TikTok basit arayüzü, hazır video şablonları ve kolay montaj araçlarıyla, görsel hikayeler kurgulamaya elverişli bir dijital altyapıya sahiptir. Bu dijital altyapı kullanılarak, bir yandan yeni nesil mafya üyelerinin lüks yaşamları sergilenirken, bir yandan da başına “kardeşlik” gibi ulvi sözcükler getirilen rehber düşüncenin içeriği kurgulanır. Kardeşlik’in formel çerçevesi “adalet”, “özgürlük”, “kurtuluş” gibi yüksek tonlu kavramlar eşliğinde mafya lideri tarafından çizilir (2). İçeriği ise sosyal medyada mafya üyeleri tarafından doldurulur. Böylece çizilen çerçeve uyarınca TikTok hesapları, savaş ilanları, meydan okumalar, silahlı çatışmalar, sadece yeraltı dünyasından temin edilebilecek ürünlerin satışı gibi mafyanın tüm pratiklerini içeren paylaşımlarla dolup taşar. Görsel kesitlerle oluşturulan kurgu tam bir fantezi dünyasını yansıtır. Her şey başka türlü yaşanır ama başka türlü anlaşılır ve anlatılır. TikTok’ta yapılan paylaşımlarla, Kardeşlik’in düşünden eyleme nasıl dönüştüğü bir bütün olarak sergilenir. Bu paylaşımlarda mafya yanlısı rapçilerin söz ve müziklerine de sıkça rastlanır. Hatta kimi rapçilerin doğrudan mafyanın faaliyetlerine uygun olarak müziğini şekillendirdiği ve paylaşımlara malzeme ürettiği dahi söylenebilir.
TikTok paylaşımlarıyla yeni nesil mafya üyesi, arzuladığı tanınma ilişkisini kuracağı ve sınayacağı kalabalık bir topluluğa erişim sağlar. Bu topluluğa sanki tek bir kişiymiş gibi seslenir. Bir parçası olduğuna inandığı kutsal bir savaştan kesitler paylaşarak, adaletin olmadığı sokaklarda kendince adaleti nasıl sağladığını anlatır. Örneğin, sık sık, alt ettiği hasımlarının kendisine dair üstünlük itiraflarını ya da çatışmalarda duydukları korkunun izlerini yayınlayarak, kendi yararına kazandığı asimetrik tanınma ilişkisini sergiler. Fiillerini yoksul mahallelerin dışlanan, yalnızlaştırılan insanları için yaptığına takipçilerini ikna etmeye çalışır. Her birinin kendisi için değerli olduğunu ve kendisinin de her birinden değer beklediğini ifade ederek, denk bir tanınma talep eder. Paylaşımlara yağan yorum, beğeni ve mesajlara bakılırsa, talebi halihazırda kabul edilmiş durumdadır.
Bugün yoksul mahallelerde, hiç değilse emeğinin karşılığını alamadığının sezgisel olarak bilincinde olan ve ailelerini örnek göstererek, uzun çalışma saatleri, ağır iş yükleri ve kötü çalışma koşulları altında hakkaniyetli bir yaşamdan giderek daha fazla uzaklaştığını fark eden bir gençlik var. Bu gençliğin alternatif bir yaşam için mücadele etmek yerine, yeni nesil mafyanın elinde ömürlerini sadece birkaç yıla sığdırmayı göze almaları nasıl mümkün oldu? Elbette bir günde değil. Birçok eşik geçildikten sonra. TikTok’taki videoların ilgiyle seyredilmesi, paylaşılması ve yorumlanması, bu videolara yönelik ilginin giderek artması, artık son eşik olsa gerek.
1 Çetelerin Stratejisi, Gazete Duvar, 05.10.2024. https://www.youtube.com/ watch?v=IBhWqzI4YQU (24:26-24:39).
2 Örneğin bkz. a.g.e., 24:47-25:42
***
Kurtul Gülenç
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’ndeki lisans eğitimini tamamladıktan sonra yine aynı üniversiteden yüksek lisans, Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden doktora derecelerini aldı. Çalışma ve ilgi alanları toplum ve politika felsefesi, sosyal bilimler felsefesi, Frankfurt Okulu, Aydınlanma felsefesi ve çocuklar için felsefedir. Gülenç, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yapmaktadır.
Önder Kulak
Lisansını Maltepe Üniversitesi, yüksek lisansını Sussex Üniversitesi ve doktorasını Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümünde tamamladı. Sofya Üniversitesi’nde çağdaş kültür endüstrisi üzerine çalışmalar yürüttü. İlgi alanları arasında Marksizm, Frankfurt Okulu ve felsefe tarihinden birçok figür bulunan Kulak’ın, felsefe ve medya çalışmaları alanında pek çok çeviri, makale, derleme ve kitabı var.