meritking meritking Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler casino siteleri casino siteleri 2024 deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler denemebonusuverensiteler.best deneme bonusu veren siteler casino siteleri deneme bonusu veren siteler casino siteleri 2023 instagram takipçi satın al slot siteleri bonus veren siteler yeni casino siteleri yeni casino siteleri deneme bonusu veren siteler kazandıran bahis siteleri 30tl bonus veren siteler casinositeleri.best hoş geldin bonusu veren siteler bonus veren siteler rokubet giriş casino siteleri parmabet grandpashabet slot oyun siteleri canlı casino siteleri slot siteleri casino siteleri deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri deneme bonusu veren siteler vbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler takip.org deneme bonusu veren siteler Tarafbet Onwin deneme bonusu

Siyaset Bilimci Zafer Yörük: Devlet Bahçeli manevra kabiliyetini yitirdi

Siyaset Bilimci Zafer Yörük: Devlet Bahçeli manevra kabiliyetini yitirdi

"Asıl sorun MHP’nin halihazırdaki yönetiminin manevra kabiliyetini kaybetmesi. Ya MHP’den kurtulup başka bir grupla ittifak aramak ya da MHP’nin halihazırdaki liderliğinin değişmesi gerekiyor."

Serpil İLGÜN
İstanbul

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, bayram öncesi yaptığı çıkış, “Cumhur İttifakı dağılıyor mu?​” tartışmalarını yeniden gündemleştirmiş, soruya uzun bayram arasında da yanıt aranmıştı.

Erdoğan ve AKP cephesinden “Sorun yok, ittifak sapasağlam ayakta” açıklamaları gelse de tartışma sönümlenmiyor. Nitekim Bahçeli, son grup toplantısında yine Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP üzerine oyun kurulduğunu belirterek şunu söyledi: “MHP iftira ile temellenmiş suçlamalarla zaafa uğrayıp içine kapanırsa, Cumhur İttifakı duvara toslayıp dağılır!”

Siyasetin bayram arası vermeyen ve grup toplantılarına da konu olan bir diğer popüler başlığı da “Normalleşme-yumuşama siyaseti bitiyor mu?​” oldu. Erdoğan’ın “Yumuşama çabamız muhalefetin normalleşmesi içindir” şeklindeki Bahçeli ile de uyumlu olan sözlerinin ardından, normalleşme tartışmaları yön değiştirdi.

Siyaset Bilimci Dr. Zafer Yörük’le siyasetin bu iki başlığını konuştuk.

Zafer Yörük, Erdoğan’ın 2028 stratejisinde bazı değişiklikler yapmayı istediğini ancak mevcut MHP yönetimi ile bu mümkün olmadığı için yeni ittifak arayışlarının söz konusu olduğunu ifade ediyor.

Cumhur İttifakı dağılıyor mu?​” sorusu, siyaset gündeminden düşmüş değil. Erdoğan ve kurmayları “Sorun yok” açıklamaları yapsa da MHP cephesi rahatsızlığını gizlemiyor. MHP ile AKP arasında ne oluyor?

Söyleşiden önce, sizinle 2018’de yine AKP-MHP arasındaki tartışmaları konuştuğumuz söyleşimize baktım. Orada “esas devlet”, “devletin esas sahibi” meselesi vardı. Genel olarak bugün MHP’de Sinan Ateş davası etrafında dönen meselenin, esas devlette bir temsilci değişikliği arayışı olduğunu düşünüyorum. Yani, iktidarda esas devletin temsilcisi olacaktır ama halihazırdaki MHP yönetimi artık bu işe uygun görülmüyor olabilir. Böyle bir değişiklik arayışı söz konusu.

Bir yandan Koray Aydın’ın İYİP’ten ayrılıp yeni parti kuracağı veya Demokrat Partiye katılacağı söyleniyor. Bir yandan Sinan Oğan’ın MHP ile İYİP ile temasları konuşuluyor. Hatırlarsanız Oğan, mayıs 2023 seçimlerinde Erdoğan’a destek verirken “Plana sadık kalıyorum” demişti. Belki de o planın sonunda MHP’nin başına geçmek var. Bunlardan benim çıkardığım, esas devlet dediğimiz kesimin artık MHP ile devam edemeyeceği veya bu MHP yönetimi ile devam edemeyeceği gibi bir durum var.

Hatırlatır mısınız, esas devletle ne kastediyorsunuz?

Öncelikle, ‘derin devlet’ terimine içkin mistisizm yerine, esas devlet kavramını kullanmak daha doğru geliyor. Haziran 2015 seçimleri AKP’yi sarstığında esas devlet dediğimiz, emniyet, yargı, üst düzey generaller gibi devlet bürokrasisinin önemli kademeleri gücünü muhafaza ediyordu ve Erdoğan iktidarının devamı onların kararıydı. Devlet kadrolaşması içinde AKP’lilerin sayısı azdı. Palazlanan AKP’li unsurların devlet işlerinden çok, ticari kazanç peşinde oldukları görülüyordu. Gülen Cemaati kadrolaşması yordamıyla yürüyorlardı ve onların tasfiyesi sonucu AKP’li olmayan, çoğunluğu Ergenekoncu ve MHP’li kadrolarla devam zorunluluğu doğdu.

Şimdi burada durup esas devlet terimi yordamıyla devletin ‘derin’ işlerini yok sayma tuzağına düşmemek gerekiyor. Devletin hem özel harp hem de mafya kavramlarıyla tanımlanabilecek derin ya da kayıt dışı işleri her daim mevcuttur. Özel harp, geçmişte “komünizmle mücadele”, günümüzdeyse “bölücülükle mücadele” gerekçesiyle işlenen suçların toplamını ifade eder. Mafya kanadıysa, “devletin narkotik aygıtlarının” en önemlisidir. Uyuşturucu trafiği başta olmak üzere, gayrisafi milli hasılanın görünmez ama önemli bir porsiyonu olan gayrimeşru ekonominin her çeşidinin toplamına verilen isimdir. Mafyacılar ve özel harpçiler çoğunlukla iç içe hareket ederler. MHP’nin işlevi, asıl olarak bu yeraltı dünyasıyla, resmi esas devlet arasındaki geçiş kanallarının kontrolüdür. İki kesim arasındaki iletişim, alışveriş, paylaşım gibi temel faaliyetlerin organizasyonudur.

DEVİR TESLİM SÜRECİNİN SANCILARI

Ayhan Bora Kaplan ve Sinan Ateş davaları, paylaşımda işlerin yolunda gitmemesinin sonuçları mı?

Kaplan ve Ateş davaları, o kayıt dışı alanda yaşanan değişimlerle ilgilidir. MHP yönetiminin değişen yeraltı dünyasına uyum sağlamakta zorlandığı anlaşılmaktadır. Örneğin Sinan Oğan’ın bir siyasetçi olarak ansızın ortaya çıkışı, o dünyada artan Azerbaycan ağırlığıyla alakalıdır. Bora Kaplan’ınsa Erdoğancı mafya olarak kurgulanmış Sedat Peker’in tasfiyesi sonucu oluşan kadro açığından türediği görülecektir.

Bunları akılda tutarak yüzeydeki gelişmelere bakıldığında, iki dava kontekstinde emniyet ve yargı içinde görülen çatışmalar, çoğalan AKP kadrolarıyla MHP’li kadrolar arasında artan bir sürtüşme ortamının semptomları olarak da okunmalıdır. Eğitim ya da liyakat açısından sorunlu olsalar da çeşitli Nakşi tarikatlarla iltisaklı ve Erdoğan’a biat etmiş kadroları artık kilit yönetici makamların başında daha çok görüyoruz. Bu unsurlar, Gülencilerden farklı olarak ne derecede “AKP’nin has kadroları” olarak nitelenebilir ve bu değişim ne oranda tamamlanmıştır bilinmez ama bir devir teslim sürecinin sancılarının yaşandığı da ortada.

Sözünü ettiğiniz arayışta seçim yenilgisinin ya da 2028 seçimlerini alma stratejisinin etkisi de var mı?

Erdoğan’ın 2028’e kadar olan stratejisinde bazı değişiklikler yapmayı istediği anlaşılıyor. Bu, MHP yönetimi ile bunun mümkün olmadığı ama MHP’nin temsil ettiği kesimlerin, Erdoğan’ın bu rota değişikliğine ikna olduğu ihtimali var.

Sinan Ateş cinayeti, MHP’nin bu ittifakla devam edemeyeceğini görünür hale getirdi. AKP’nin farklı kanatlarından cinayetle ilgili MHP’yi işaret eden görüntüler, yazışmalar muhalefet basınına ısrarla servis edildi.

YA MHP YÖNETİMİ DEĞİŞECEK YA BAŞKA İTTİFAK ARANACAK

Ama Ateş cinayeti, MHP ile yol yürüyememe sorununun tek kaynağı değil?

Evet, bu dava tetikleyici oldu diyelim. Asıl sorun MHP’nin, daha doğrusu MHP’nin halihazırdaki yönetiminin manevra kabiliyetini kaybetmesi gibi görünüyor. Çünkü Bahçeli, Erdoğan ile ortaklık kurarak, çok büyük manevra yapmıştı. Odasındaki saati 17/25’e ayarlayan Bahçeli’ydi. Ya da Erdoğan için “Bundan değil Cumhurbaşkanı, hiçbir halt olmaz” mealinde şeyler söyledi. Ardından dümeni tam tersine kırmakta da oldukça başarılıydı ama artık daha fazla manevra alanı kalmamış görünüyor. Ya MHP’den kurtulup başka bir grupla ittifak aramak ya da MHP’nin halihazırdaki liderliğinin değişmesi gerekiyor.

TASFİYE RİSKİNİ GÖRÜRSE BAHÇELİ ERKEN SEÇİM KARTINI ÇIKARIR

Peki Erdoğan yerine neyi ikame edecek? Malumunuz Meral Akşener görüşmesi MHP’ye alternatif değilse de ittifakın genişletilmesi ihtiyacı içinden değerlendirildi. Hatta Bahçeli’nin “O zaman CHP ile ittifak kurun” çıkışı üzerine CHP ile ittifak olasılığı konuşuldu. MHP ile olmayacaksa, o yol kiminle ya da kimlerle yürünecek? Ya da arayışlar neticelenmeden yol ayırımı yaşanır mı?

Neyin olmayacağını söyleyeyim, bence CHP ile AKP koalisyonu olmayacaktır. Olursa çünkü CHP intihar etmiş olur. CHP yönetiminin, böyle açık ya da zımni bir koalisyonun Türkiye’ye ve partiye kaybettireceklerinin farkında olduğunu tahmin ediyorum.

Bunun yerine, belirttiğim İYİP’ten kopuşlar veya İYİP liderliğinin yeniden organizasyonu, Koray Aydın’ın başka bir parti kurması ya da DP’ye geçerek oranın ortak haline getirilmesi, Sinan Oğan’ın ya MHP yönetimine adaylık ya İYİP gibi bir grubun başına geçmesi vs. gibi arayışlar sürüyor. Yani ya MHP yönetimi değişecek, bu mümkün olmazsa, MHP’den istifa eden MHP milletvekillerinin ve İYİP milletvekillerini toplayan bir başka parti etrafında Cumhur İttifakı yenilenecek gibi gözüküyor. Özetle, Erdoğan’ın pozisyonunu devam ettirebileceği yeni bir formülasyonla koalisyonun yenileneceği bir döneme doğru gidiyoruz gibi gözüküyor.

Bahçeli’nin “İttifak dağılıyor mu?​” tartışmalarını harlayan çıkışı AKP cephesinde itidalle karşılansa da “Bahçeli erken seçim çağrısı yapabilir” tedirginliği de yaşandı. Bahçeli’nin elindeki en güçlü kart, erken seçim kartı mı? Ve sizce bu kartı ne olursa kullanır?

Erken seçim kartı evet, Bahçeli’nin en güçlü kartı. Çünkü AKP erken seçime hazır değil. Özellikle de ekonomi bu haldeyken. Bahçeli erken seçim çağrısı yaptığında CHP ve DEM Parti buna destek vermezse muhalefet olarak zor durumda kalacaklardır. MHP erken seçim kartını, Ateş cinayeti, Bora Kaplan davası ve benzeri nedenlerle kadrolarına yönelik bir tasfiye riski karşısında oynayacaktır.

SOYLU, ‘BELKİ MHP’NİN BAŞINA GEÇERİM’ HESABI YAPIYOR

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçtiğimiz hafta sosyal medya hesabından yayımladığı ve MHP’nin yanında durduğunu açık etmekten kaçınmadığı yazısını nasıl değerlendirirsiniz? Erdoğan’ın “değişebilir” dediği yüzde 50+1’e de sahip çıkan Soylu, “Cumhur İttifakı Batı tarafından parçalanmaya çalışılıyor, hedef 2028 seçimleri” dedi. Soylu’nun hesabı ne olabilir?

Bence bu işlerin zamanı geçti. Yani ittifakımıza dış güçler komplo kuruyor söylemine inanacak seçmen kaldığını düşünmüyorum. Bence Süleyman Soylu’nun son çıkışının en enteresan yanı, sizin de belirttiğiniz gibi bugüne kadar olmadığı kadar MHP’ye açıkça sözcülük yapmasıydı.

O yüzden de şöyle düşünüyorum: Soylu ya Bahçeli yönetiminin değişme durumunu gördü, artık AKP’de kendisine ekmek kalmadığını da görerek, “Belki MHP’nin başına geçebilirim” hesabı yapıyor ya da “MHP’nin yönetimine bir alternatif getirebilirim” diye düşünüyor.

CHP ARGÜMANLARINI DEĞİŞTİRECEKTİR

Bahçeli’nin “CHP ile ittifak kurun” çıkışına Özgür Özel “Suç ortaklarınızı bize doğru ittirmeyin” yanıtını verince, “Normalleşme-yumuşama siyaseti sona mı eriyor?​” tartışmaları başlamıştı. Erdoğan’ın son grup toplantısında “Çiğlik yapmasınlar”, “Biz yumuşama çabasını muhalefet normalleşsin diye gösteriyoruz” deyince soru daha da güçlenmiş oldu. Ne dersiniz, “normalleşme-yumuşama” siyasetinin sonuna mı geliniyor?

Bu saydıklarınız ve yeniden yapılan Erdoğan-Bahçeli görüşmesi, bu yönelimin sonuçsuz kaldığını gösteriyor. Zaten amaçları belirsiz bir diyalog girişimiydi ama CHP yönetimi açısından bundan sonraki siyasi hamlelerine gerekçe oluşturabilir. Yani uyarılarımızı yaptık ama AKP yönetimi dinlemedi, yanlış siyasette ısrar etti mealinde bir argüman geliştirecektir. Bunun da kamuoyunda belli etkileri olabilir.

GÖLGE BAKANLARIN İKTİDARLA GÖRÜŞMESİ OLAĞAN DEĞİL

Özgür Özel ve CHP yönetimine yönelik, normalleşme siyasetinin Erdoğan’ı meşrulaştırdığı eleştirileri, Ekonomiden Sorumlu Bakan Mehmet Şimşek- CHP’nin gölge bakanı Yalçın Karatepe görüşmesi sonrasında yoğunluk kazandı. “Normalleşme denerek iktidarla muhalefet birbirine karışıyor” eleştirilerine sizin yaklaşımınız ne?

Gölge bakan meselesi bildiğim kadarıyla İngiltere’nin bir buluşu. Benim de takdir ettiğim ve “Neden Türkiye’de gölge kabine yok” diye hep sorduğum bir konu. Ama gölge kabine mensuplarının işi, esas bakanlarla iş birliği, fikir teatisi vs. değildir. Bir bakan gibi güncel gelişmeleri takip ederek sürekli tavır belirlemek ve bakanlığın icraatıyla karşılaştırıp, sürekli olarak somut eleştiriler ortaya koyabilmektir. Böylelikle kendini iktidara da hazırlamış olur. Dolayısıyla CHP’nin “yumuşama” adına gölge bakanlarını iktidarla görüşmelere göndermesi olağan bir durum değil; başka örneği de yok. O nedenle de “Gitmekte olan bir iktidarın hayatını mı uzatıyorsunuz?​” eleştirisi meşru bir eleştiridir.

Bununla birlikte bu eleştirileri yapanların, “Peki yerel seçimlerden birinci çıkan CHP’nin bundan sonra nasıl bir politika izlemesi gerekiyor?​” sorusuna da bir yanıtı olması gerekiyor. Benim mesela bu konuda bir fikrim yok.

Fikrim yok derken?

Şöyle, Özgür Özel açıkça bir erken seçime hazır olmadıklarını ifade etti. “Kırmızı karta daha vakit var” dedi. Yani mazeretini de söylemiş oldu. Dolayısıyla CHP’ye bu eleştirileri yapanların tam olarak ne önerdiklerini de söylemeleri gerekiyor. CHP’nin hemen erken seçim mi istemesi gerekirdi? Kimi ikna etmesi gerekirdi kendisiyle beraber davranması için? Bana sorsanız DEM Parti’yle ortak stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Meclisteki üçüncü büyük grup DEM Parti’dir ve CHP’nin en önemli müttefiki olma potansiyeline sahiptir.

“Erken seçim istiyor muyuz; ne zaman istiyoruz; erken seçim kararı çerçevesinde ya da geniş zamanda muhalefet bloku olarak nasıl birlikte davranabiliriz?​” başlıklarını DEM’le müzakere etmesi gerekiyor.

CHP KÜRT SORUNUNDA DAHA AÇIK OLMALI

CHP yönetimi son olarak Diyarbakır-Mardin yangınlarında da gördüğümüz üzere Kürt halkıyla, DEM Parti’yle daha fazla dayanışma içinde ve bu dayanışma iktidar cephesinin hemen her gün hedefinde olmayı sürdürüyor. “PKK-CHP kol kola” başlıkları atılırken, DEM’le ortak hareket etme ne kadar olası? CHP’deki değişim, bu denli radikal bir zihinsel değişime varır mı?

“Bunlar PKK ile iş birliği yapıyor” ithamları altında ezilmeyi CHP’nin bir şekilde aşması gerekiyor. Bu durum 30 yıldır, belki de daha uzun bir süredir CHP’nin elini kolunu bağlıyor. Belirttiğiniz gibi seçim sonrasında Kobanê davasından kayyumlara karşı aldığı pozisyona bakıldığında CHP yeni yönetimi, Kürt sorununa daha açık davranabiliyor ama ben daha da açık olması gerektiğini düşünüyorum. Evet o tarafa açılmanın önü hep kara propaganda konusu yapılarak engellendi. Ama CHP, montaj videolar ve benzeri saçmalıkları teşhir etmek yerine, bu tür şeyler geldiğinde hep geri adım attı. Oysa karşı tarafa bakalım, mesela Erdoğan açık açık “Kürdistan” dedi, yok “Ben milliyetçiliği ayaklar altına alırım” dedi. O deyince oluyor. Demek ki o tarafa açılabilmek mümkün olabiliyormuş. CHP’nin de artık buna cesaret etmesi gerekiyor.