10025,47%0,77
35,18% 0,11
36,71% 0,16
2961,48% -0,54
4790,58% -0,09
Hakkari Türkiye'nin en doğusunda, sınırlarının ötesindeki zengin tarihi ve doğal güzellikleriyle biliniyor tarihi mirasını keşfedebileceğin yerlere kadar gezilecek noktaların bir listesini sunuyoruz.
Hakkari Türkiye'nin en doğusunda, sınırlarının ötesindeki zengin tarihi ve doğal güzellikleriyle biliniyor. Hakkari'nin sarp dağları, berrak suları ve yeşil vadileri, doğa tutkunları için ideal bir kaçış noktası diyebiliriz. Hakkari’nin tarihi ise eski medeniyetlerin izlerini taşıyan kaleler, mağaralar ve kiliselerle dolu.Bu rehberde, Hakkari'nin temiz doğasında yürüyüş yapabileceğin rotalardan, tarihi mirasını keşfedebileceğin yerlere kadar gezilecek noktaların bir listesini sunuyoruz.
Hakkari Kilim Müzesi, Anadolu’nun kadim geleneklerinden gelen bir zanaatın ve kültürün kapılarını aralıyor. 2008 yılında ziyaretçilere açılan bu müze, Hakkari'nin Cumhuriyet Caddesi’nde bulunuyor. Müze, 170 kadının el emeği ile dokuduğu kilimleri sergileyerek, Hakkari iline özgü el sanatlarının bir vitrini görevi görüyor. Bu atölyelerde dokunan kilimleri inceleyebilir ve dilersen bu özel eserleri satın alabilirsin.
Hakkari Kilim Müzesi’nin önemi sadece sergilediği kilimlerle sınırlı değil. Bu müze, yöresel kültürün korunması ve yaşatılmasına katkıda bulunan bir proje olarak da dikkat çekiyor. Müze, Hakkari'nin zengin el sanatlarını ve kültürel değerlerini gelecek nesillere aktarma amacını taşıyor. Kilimlerin satışı, hem bu değerli el emeğinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor hem de projenin sürdürülebilirliğine katkı sağlıyor.
Giriş ücreti
Açık olduğu saatler
Cennet Cehennem vadileri, Hakkari'nin merak uyandıran doğa harikalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu büyüleyici vadiler, Hakkari merkeze yaklaşık 45 kilometre mesafede, 3500 metre rakımda, Cilo Dağının eteklerinde yer alıyor. İsminden de anlaşılacağı gibi, vadiler zıtlıkların birleşimiyle görsel bir şölen sunuyor: bir yanda dev buzullar, diğer yanda ise rengarenk çiçeklerle kaplı alanlar ziyaretçilerini adeta bir başka dünyaya taşıyor.
Cennet Cehennem vadilerini özel kılan bir diğer özellik ise dört mevsimin aynı anda yaşanabilmesi. Bu özelliği ile doğa severlerin ilgisini çeken bölge, dağ sporları, doğa yürüyüşleri, kaya tırmanışı gibi aktiviteler için ideal bir alan sunuyor. Cennet adı verilen bölümde çiçeklerin açtığını ve yemyeşil doğa ile kucaklaştığını hissedebilirsin. Cehennem adı verilen bölümde ise, yüzyıllardır burada bulunan buzulları görebilir ve doğanın sert yüzüne tanık olabilirsin.
Mergan Vadisi, doğanın sunduğu eşsiz güzellikleri keşfetmek isteyenler için adeta bir cennet. Yemyeşil ormanlar, berrak sular ve etkileyici dağ manzaraları ile çevrili bu vadi, doğa tutkunlarının ve macera arayanların uğrak noktası. Yürüyüş patikaları, piknik alanları ve kamp yerleri ile dolu olan Mergan Vadisi, şehrin gürültüsünden ve kalabalığından uzaklaşmak isteyenler için ideal bir kaçış noktası sunuyor.
Vadi içerisinde yer alan çeşitli bitki ve hayvan türleri, biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çekiyor. Endemik bitki türlerinin yanı sıra nadir görülen kuş türlerini de gözlemleyebileceğin bir doğa harikası. Mevsimlere göre değişen renkleriyle, her dönem farklı bir güzellik sunuyor. İlkbahar ve yaz aylarında çiçeklerin açtığı, sonbaharda sarı ve kırmızı tonlarının hakim olduğu, kışın ise beyaz bir örtüyle kaplandığı bu vadi, fotoğrafçılık tutkunları için de mükemmel manzaralar sunuyor.
Aktiviteler açısından da zengin bir deneyim sunan Mergan vadisinde, trekking, dağ bisikleti, kaya tırmanışı gibi doğa sporlarının yanı sıra, sakin bir gün geçirmek isteyenler için doğa yürüyüşleri ve piknik yapma imkanı da var. Sessizliğin ve huzurun keyfini çıkarırken, şehir hayatının stresinden tamamen uzaklaşabileceğin bir yer.
Hakkari’nin tarihini yansıtan öğelerden birisi olan Şemdinli Taş Köprü, aynı isimle anılan çayın üzerinde yer alıyor. İlçe merkezinin dışında olan ve Nehri (Bağlar) köyünün hemen yanı başında yer alan bu köprü, yapıldığı dönemde Nehri-Derecik-Irak yolunu bağlamak amacıyla inşa edildi. Köprü, yüksek dağların arasında derin bir vadide konumlanıyor. Kuzey-güney istikametinde tek açıklık halindeki bu köprünün her iki ayağı da kayalıklara oturuyor. 11 metre yüksekliğe sahip olan bu tarihi yapı, 21 metre uzunluğunda ve tek gözlü olacak şekilde yapıldı. Yolu eğimli köprüler grubuna dahil edilen Şemdinli Taş Köprü, 1898 yılında Şeyh Muhammed Sıddık tarafından inşa edilmiş.
Şemdinli Taş Köprü, sadece bir yapı değil, aynı zamanda geçmişin anılarına dokunan bir yapı olması ile öne çıkıyor. Tarihsel ve mimari önemi ile bölgeye gelen ziyaretçileri büyüleyen bu eşsiz yerde köprünün üzerinden geçerken, o dönemin insanlarının ayak seslerini hayal etmek mümkün.
Nasturi Kilisesi, Hakkari’nin farklı kültürlerini yansıtan önemli bir miras kurumu. Bu kilise, Hakkari’nin merkez ilçesinde yer alıyor ve kayaların oyulmasıyla yapıldığı de mimari açıdan önemli bir yerde duruyor.
Kilise, Hakkari’de yaşamış olan Nasturi halkının ibadet etmesi için büyük öneme sahipti. Nasturi halkı, Hakkari’nin tarihinde önemli bir rol oynamış ve bu kilise, onların dini yaşamlarının bir parçası olmuş. Günümüzde Nasturi Kilisesi bakımsız kalsa da bu durum, kilisenin tarihi ve kültürel değerini azaltmak yerine ilginin artmasına neden oldu. Kilisenin mimarisi, kayaların oyulmasıyla oluşturulmuş bir yapı olması nedeniyle oldukça farklı.
Anadolu'nun Selçuklu döneminden itibaren avlulu medreseler geleneğinin Beylikler ve Osmanlı zamanlarında da devam ettiği Meydan Medresesi 18. yüzyıl başlarına kadar bu yapı planının uygulandığı ender örnekler arasında yer alıyor. 1700-1701 yıllarında İzzeddin oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılan medrese, enine dikdörtgen bir plan üzerine kurulmuş. İki katlı ve iki kanatlı yapısıyla düz damlı medreseler arasında yer alıyor. Yapı, düzgün kesme taş kullanılarak inşa edilmiş ve birleştirici olarak kireç harcı tercih edilmiş.
Güney cephenin ortasında konumlanan giriş kapısı, köşeden spiral bir yivle ve ardından gelen mukarnaslı bir bordürle süslenmiş sivri bir kemer şeklinde tasarlanmış olsa da çok derin bir girinti oluşturması ile öne çıkıyor. Alt kat revakları, çeşitli başlık ve kaideleri olan silindirik sütunlar üzerinde yükselirken, ikinci katta ise payeler üzerine oturuyor. Her iki katta da kuzey ve güney yönlerinde üçer, yanlarda ise dörder revak gözü bulunuyor. Avlunun doğu ve batı taraflarında, iki kanat şeklinde dizilmiş medrese hücreleri mevcut.
Giriş ücreti
Açık olduğu saatler
Merga Bütan Kayak Merkezi, Hakkâri'nin eşsiz güzelliklerinden birisi. Kış boyu kesintisiz kar yağışı yaşanan bölge, kayakseverler için bir cennet. Hakkâri kent merkezine 12 km mesafede yer alan merkezde kar kalınlığı yaklaşık 4 metreye ulaşabilir. Suni kar gerektirmeyen bu alan, kar tatili için ideal. Bu merkez, amatör ve profesyonel her seviyeden kayakçıya hitap ediyor. 2800 metre rakımda bulunan ve yeni kurulan 4'lü teleski sayesinde, 3,5 kilometre uzunluğundaki piste sahip. Nisan ayı sonuna kadar hizmet veren üç katlı dağ evi konseptiyle kış ve bölge turizmi için önemli bir nokta olmaya devam ediyor.
Açık olduğu saatler
Uludoruk, Türkiye’nin ikinci en yüksek doruğu olma özelliğini taşıyor. Uludoruk, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük vadi buzulu olan İzbırak buzuluna ev sahipliği yapıyor. Zirveye çıktığında, karla kaplı zirveler ve buzul manzarası seni karşılıyor. Ancak, küresel iklim değişikliği sonucu buzulun alanı azalmakta ve küçülen buzullar parçalanmakta. Bu durum, Uludoruk’un doğal güzelliğini etkilese de, bu eşsiz manzarayı görmek için hala bir fırsat var. Uludoruk, aynı zamanda tarihi ve kültürel bir öneme de sahip. Bölge, tarih boyunca birçok farklı kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış. Bu dağın zirvesi, aynı zamanda birçok efsaneye ve hikayeye de ilham kaynağı olmayı başarmış bir nokta.
Mar Şalita Manastırı, Hakkari’nin gizli hazinelerinden biri. Bu manastır, Kırıkdağ vadisinin batı yamacında, oldukça yüksek bir mevkide yer alıyor. Yöre halkı tarafından Dera Çiya (Dağ Kilisesi), Dera Keriser (Beyaz Kilise) olarak da biliniyor. Manastır, ulaşılması zor, sarp bir arazide, kaya oyuğu içerisine inşa edilmiş. Önünde bir teras, doğuya doğru dik olarak vadiden inen iki yanında kayalık bir kalyon yer alıyor. Kayalığın önünde yüksekçe bir duvarla oluşturulmuş iki kademeli cephe anlayışı gösteriyor. Sağır beden duvarları savunmayı ön plana çıkarıyor.
Manastırın üç katlı bir yapısı var. Zemin kat kilise olarak düzenlenmiş. Kaya oyuğuna uydurulmuş doğu köşesinden bir dış kapı ile girilen sahın bölümü, kuzey-güney ekseninde uzanıyor. Üzeri aynı yönde beşik tonozla örtülü. Yaklaşık 9 metre uzunluğunda ve 3 metre genişliğinde ölçülere sahip. Mar Şalita Manastırı, Trabzon’daki Sümela Manastırı’na benziyor.
Bu park, Türkiye’nin 45. millî parkı olarak kabul ediliyor ve 27 bin 500 hektarlık bir alanı kaplıyor. Park, 2020 yılında kuruldu ve o zamandan bu yana ziyaretçilere kapılarını açıyor. Park, Hakkari’nin Merkez, Şemdinli ve Yüksekova ilçeleri sınırları içinde bulunuyor. Parkın içinde yer alan Cilo ve Sat Dağları, Hakkâri’nin doğusunda bulunuyor ve bu dağlar, bölgenin doğal güzelliklerini ve çeşitliliğini sergiliyor.
Cilo Dağı, Türkiye’nin 2. en yüksek dağı olarak biliniyor ve zirvesi dört mevsim boyunca erimeyen kar ve buz örtüsü ile kaplı. Bu dağ, Güneydoğu Torosların en doğu uzantısını oluşturuyor. Cilo Dağının önemli yüksek zirveleri arasında Uludoruk, Suppa Durek, Köşedireği Dağı, Kisara Dağı, Maunseli Sivrisi ve Gelyona tepesi yer alıyor. Cilo ve Sat Dağları Milli Parkı, Türkiye’nin en yüksek zirvelerinden biri olan Uludoruk’u da kapsıyor. Bu zirve, parkın en önemli ve en dikkat çeken özelliklerinden biri. Ayrıca, parkın içinde yer alan derin buzul vadiler, morenler ve göller, günümüzden 2 milyon yıl önce başlayan buzullaşmanın derin etkilerini gösteriyor. Cilo Dağları, bitkiler açısından Türkiye ve dünyanın en önemli alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Alanda yapılan botanik araştırmaları sonucunda 53 bitki taksonu bulundu.
Kelat Sarayı, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bulunan tarihi bir yapı. Sarayın ne zaman yapıldığı veya kim tarafından yaptırıldığı konusunda net bir bilgi günümüze ulaşmadı. Ancak yerel kaynaklara göre Seyit Ahmet Sıddık tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Günümüzde büyük kısmı yıkılmış olan bu saray, tarih öncesi dönemlerin izlerini taşıyor. Kelat Sarayı, eski ilçe merkezi olan Bağlar’ın güneybatısında, dere kenarında yer alıyor. Dikdörtgen planlı ve üç katlı olan bu yapı, tarih boyunca birçok savaşa ve doğal afete tanıklık etmiş. Bugün ayakta kalan iki kemer ve bir duvar, bu tarihi yapının geçmişteki ihtişamını anımsatıyor.
Kelat Sarayı, tarih severler ve araştırmacılar için büyük bir öneme sahip. Bu yapı, bölgenin tarihini ve kültürünü anlamak için önemli bir referans olarak görülüyor. Sarayın etrafında bulunan doğal güzellikler, ziyaretçilere huzurlu ve sakin bir ortam sunuyor.
Mar Abdişo Manastırı, Hakkâri’nin merkezine bağlı olan Oğul Vadisi’nde yer alıyor. Bu manastır, doğal kaya girintilerinden faydalanılarak kurulmuş ve kayalığın kuzeye doğru genişlemesinden yararlanılarak yapılmış. Manastırın ön kısmı doğu batı yönünde uzanıyor ve günümüzde tek zemin kattan ibaret. İçerisinde suyu halen mevcut. 82 metre uzunluğunda olan manastırın en derin kısmı 14 metre olarak hesaplandı. Doğal kaya girintileri kullanılarak yapılan manastır üç katlı olacak şekilde planlanmış. Mar Abdişo Manastırı, ulaşılması güç, sarp ve dik kayalıkların önünde kurulmuş. Toprak yoldan kuzeye doğru yaya olarak iki saatlik bir tırmanma ile yapıya ulaşılmakta.
Topografik açıdan vadinin güneyine bakan manastır dik ve sarp kayalıklardan ikinci kademesine doğal kaya girintilerinden faydalanılarak yapılmış. Bu manastır, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bir yer. Ziyaretçilerine hem tarihi bir deneyim sunuyor hem de doğanın muhteşem güzelliklerini gözler önüne seriyor.
Kayme Sarayı, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde yer alıyor. Bu iki katlı yapı, 18,8 x 24 metre ölçülerinde ve kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı. Sarayın kuzey ve batı duvarları günümüze kadar iyi bir durumda gelmişken, doğu ve güney duvarları ise sadece kısmen ayakta kalabilmiş. Üst örtüsü tamamen yıkılmış olan bu saray, Seyit Ubeydullah’ın oğlu Seyit Muhammed Sıddık tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. Sarayın zemin ve birinci katları birbirinin aynısı. Ortada dikdörtgen iki salon ve dörder oda bulunuyor. Sarayın kuzey ve güney cephelerinde ortalarına açılmış kapılardan giriliyor ve odalara hem salondan hem de birbirlerinden geçilebiliyor. Yapının doğu tarafı dışında kalan kuzey, güney ve batı yüzeylerinin kapılar ve pencerelerle zenginleştirildiği görülmekte. Batı yüzünde, üst katta bulunan bir balkona erişim sağlayan, ahşap yapıda bir açıklık olduğu fark ediliyor.
Bu yüzeyde, kapının etrafındaki kemerin her iki üst yanında bulunan yazıtlar, tek süs elementi olarak öne çıkıyor. Yapının batı cephesi altlı üstlü sekizer pencere ile hareketlendirilmiş. Güney cephesinde ise sadece kapı ve pencerelerin yerleri belirlenebiliyor. Sarayın dış yüzeylerinde işçiliğiyle öne çıkan düzgün kesme taşlar, iç mekanlardaki bölme duvarlarda ise moloz taşlar kullanılmış. Dış cephe taşlarının özenli işlenişi dikkat çekici. Bu tarihi yapı, Seyit Ubeydullah’ın oğlu Seyit Muhammed Sıddık tarafından 1909 - 1911 yıllarında yaptırılmış.
Berçelan Yaylası, Hakkari'nin büyüleyici doğasında kendine yer bulmuş bir güzellik. Turizm açısından henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş bu bölge, doğal zenginlikleriyle göz kamaştırıyor. Yeşilin her tonunun buluştuğu vadiler, karlarla kaplı zirvelerde açan alabildiğine beyaz yayla çiçekleri ve kristal gibi temiz dağ havası Berçelan'ı doğa severler için vazgeçilmez kılıyor. Yaz aylarında yerel halkın geleneksel yaşam tarzlarını sürdürmek için hayvanlarını otlatmak ve tarımsal ürünlerini işlemek üzere göç ettikleri bu yayla, kara çadırlarla dolu canlı bir tablo sunuyor. Dağcılık, kayak ve doğa yürüyüşleri gibi aktiviteler için elverişli zengin bir bitki örtüsüne sahip.
Yayla yakınlarında bulunan Seyithan buzul gölü, bu bölgeye eşsiz bir güzellik katıyor. Doğa tutkunları için ideal bir kaçış noktası olan bu yer, temiz havası ve benzersiz manzarasıyla özellikle doğa fotoğrafçılığına meraklı kişiler için mükemmel bir tercih. Berçelan Yaylası, huzurlu atmosferi ve oksijen yönünden zengin havası ile biliniyor. Doğa turizmi açısından büyük bir potansiyele sahip bu bölge, doğa severler için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor. Şehir hayatının stresinden uzaklaşıp doğanın kucağında huzurlu anlar arayanlar için ideal bir durak. Burada, yeşilin binbir tonu arasında keyifli vakit geçirmek mümkün.
Kavalköy Şelalesi, Hakkari’nin saklı cenneti olarak biliniyor. Bu şelale, Kato Dağı’nın eteklerinde yer alıyor ve özellikle ilkbahar mevsiminde doğaseverlerin akınına uğruyor. Şelale, ilkbahar mevsimi ile birlikte adeta coşar ve bu durum doğaseverlerin dikkatini çekiyor. Yöre halkı tarafından ‘saklı cennet’ olarak adlandırılan bu şelale, Hakkari’nin doğal güzelliklerinden birisi. Kavalköy Şelalesi, yaklaşık 20 metre yükseklikten akan suyuyla görenleri büyülüyor. Havaların ısınmasıyla birlikte şelale daha da güzelleşiyor ve doğaseverler bu güzelliği görmek için buraya akın ediyorlar. Şelale, Hakkari’de keşfedilmemiş birçok yerin olduğunu gösteriyor ve bu da bölgenin doğal güzelliklerini keşfetmek isteyenler için büyük bir fırsat.
Bu şelale, Hakkari’nin doğal güzelliklerini görmek ve doğa ile iç içe olmak isteyenler için ideal bir alan. Şelaleye gelen ziyaretçiler, burada doğanın güzelliklerini keşfederken aynı zamanda huzur ve sakinlik de bulabilirler. Kavalköy Şelalesi, doğanın sunduğu bu eşsiz güzelliklerle ziyaretçilerini büyülüyor ve onlara unutulmaz anılar bırakıyor.
Cilo Buzulları, Türkiye’nin en büyük buzullarına ev sahipliği yapıyor. Hakkari’deki Cilo Dağında bulunan bu buzullar, yaklaşık 20 bin yıllık bir geçmişe sahip. Ancak ne yazık ki, bu muhteşem doğa harikaları hızla eriyor. Uzmanlar, bu erimenin en büyük nedeninin küresel iklim değişikliği olduğunu belirtiyor. Cilo Dağı, Türkiye’nin ikinci en yüksek dağı ve zirvesi dört mevsim boyunca erimeyen kar ve buz örtüsü ile kaplı. Bu dağ, Güneydoğu Torosların en doğu uzantısını oluşturur ve Türkiye’nin güneydoğu ucunda, Hakkâri ilinin sınırları içerisinde yer alıyor.
Cilo Dağı üzerindeki buzullar kabaca kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda sıralanmış olan beş ayrı buzuldan oluşur. Bunlar, Erinç (Suppa Durek) Buzulu, Mia Hvara Buzulları (Batı, Orta, Doğu Buzulları) ve İzbırak (Uludoruk-Gelyaşın) Buzulları. Bu buzullar, dağın etkileyici manzarasının yanı sıra, bilim insanları için de büyük bir öneme sahip. Çünkü bu buzullar, iklim değişikliğinin etkilerini gözlemlemek için mükemmel bir fırsat sunuyor.
Zap Vadisi, Hakkari'nin büyüleyici doğasında yer alıyor ve zengin tarihi dokusuyla birlikte doğa severlere göz alıcı bir güzellik sunuyor. Eşsiz dağ silüetleri ve yeşilliklerle bezeli vadiler, ziyaretçilere unutamayacakları bir deneyim vaat ediyor. Bu etkileyici vadi, Dicle Nehri'ne katılan Zap Nehri ve ona hayat veren dereler tarafından milyonlarca yıl süresince oluşturulmuş derin kanyonlarla çevrili. Yüksek dağlar aylar boyunca karla kaplanırken, Zap Vadisi'nde Akdeniz'i andıran özel bir iklim hüküm sürüyor. Bu benzersiz iklim sayesinde, vadi içerisinde elmadan üzüme, cennet hurmasından kayısıya, duttan cevize ve nar çeşitlerine kadar pek çok meyve türü yetişebiliyor. Aynı zamanda fasulye, börülce gibi baklagillerin yanı sıra sıcak iklim ürünleri olan pirinç ve susam da uzun yıllardır burada yetiştiriliyor.
Tarıma elverişli iklimi ve bol temiz su kaynaklarına rağmen, Zap Vadisi ve çevresindeki yan vadilerde tarıma uygun arazi sınırlıdır. Nehrin kenarlarında yükselen kayalıklar dik bir şekilde göğe doğru uzanıyor. Vadiden bir miktar yüksekte yer alan eski yerleşim yeri Çêle, şimdiki adıyla Çukurca, daha düz bir arazide konumlanmış. Bu yerleşimin alt kısmında, yılların emeğiyle oluşturulmuş teraslar halindeki tarlalar, Zap Nehrinin kenarına kadar uzanıyor.
Sat Dağı Hakkari Cilo ve Sat Dağları Milli Parkı’nın bir parçası ve bu park, Türkiye’nin 45. milli parkı olarak kabul ediliyor. Sat Dağı, 3 bin 818 metre yüksekliğe sahip ve bu yükseklikten Hakkari’nin nefes kesici manzarasını izlemek mümkün. Sat Dağı ve çevresi, doğal güzellikler ve çeşitli aktiviteler için bolca fırsat sunuyor. Örneğin, Ava Ore Şelalesi, kent merkezinde yer alıyor ve yaz aylarında 20 metre yükseklikten süzülen su ile görsel bir şölen sunuyor. Kış aylarında ise, havanın eksi derecelere kadar düşmesiyle, süzülen su donuyor ve büyüleyici buz kütleleri oluşturuyor.
Bir başka dikkat çeken nokta ise Seyithan Gölü. Bu göl, Yüksekova ilçesine bağlı Yazılı Köyü’nde yer alıyor ve Cilo Dağı’nın zirvesine yakın bir konumda bulunuyor. Zap Suyu ve Zap Vadisi de Sat Dağı’nın çevresindeki önemli doğal güzelliklerden. Zap Suyu, Türkiye’nin en hızlı akan akarsularından biri ve rafting yapmak için oldukça elverişli. Ayrıca, vadi boyunca doğallığını kaybetmemiş köylerde mola vererek yöreye özgü farklı lezzetleri tadabilirsin.
Cilo Dağı'nın zirvesinde bulunuyor ve berrak, mavi suları ile ziyaretçilerine umduğunu veriyor. Seyithan Gölü'nü ziyaret etmek, bu özel bölgedeki doğa güzelliklerini yaşamak için mükemmel bir şans sunuyor. Seyithan Gölü, ismini Hakkari'nin beylerinden Seyit Han'dan alıyor ve doğa yürüyüşleri için mükemmel bir ortam sağlıyor. Turlar düzenlenirken, bu göçebe kültürünün yaşandığı alan, Hakkari'nin insanları tarafından yaz aylarında da yoğun bir şekilde kullanılıyor. Dağcılık faaliyetleri için de elverişli olan bu bölge, spor etkinlikleri düzenlemek için tercih ediliyor. Kayak yapma imkanı bulunuyor ve avlanmayı seven turistler için çeşitli fırsatlar mevcut. İnsan elinin değmediği doğal güzellikler, bölgeyi daha da cazip hale getiriyor.
Çukurca Emir Şaban Camii, Hakkari'nin Çukurca ilçesinde konumlanmış tarihi bir yapı olup, medrese bölümleriyle birlikte bir kompleks oluşturuyor. Kareye yakın dikdörtgen bir plana sahip olan bu yapının dış ölçüleri oldukça geniş. Enine uzanarak dört sahanı barındıran yapının kuzeydoğusuna bir gasilhane eklendi. Caminin tarihi hakkında aydınlatıcı herhangi bir yazıt ya da belgeye ulaşılamadı. Bu sebeple, caminin kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Camiye ismini veren Emir Şaban'ın kim olduğu da meçhul. Doğu tarafında bulunan mezarlıkta, onun adına bir türbe inşa edildi.
Caminin restorasyon süreci Mart 2020'de başlayarak tamamlandı, Eylül 2021'den itibaren cami yeniden ibadete açılabildi. Tarihi ve mimari özellikleriyle öne çıkan Çukurca Emir Şaban Camii, ziyaretçilere tarihi bir atmosfer sunuyor. Restorasyonun ardından eski görkemine kavuşan bu cami, Çukurca'nın tarihi ve kültürel mirasında önemli bir yere sahip.
Zeynel Bey Medresesi, Hakkari'nin kültürel ve tarihi mirasının önemli bir unsuru. Bu eğitim yuvası, 1560 ile 1578 yılları arasında, bölgenin önde gelenlerinden Zeynel Bey tarafından inşa ettirildi. Gülerek Mahallesi'ndeki, bahçelerle çevrili ve bir dere yanında konumlanan bu yapı, bölgenin tarihine tanıklık ediyor. Zeynel Bey Medresesi’nin mimarisi, kuzeyden güneye uzanan dikdörtgen bir plan üzerine kurulu ve dışarıdan 17’ye 20 metre ölçülerinde bir alanı kapladığı görülüyor. Ancak, yapının büyük kısmı yıkılmış olduğundan, kazı ve temizlik çalışmaları yapılmadan onun detaylı planı çıkarılamıyor.
Yapının detaylarını gün ışığına çıkarabilmek ve onarımını sağlayabilmek amacıyla 2005 ve 2006 yıllarında kazı ve temizlik çalışmaları gerçekleştirildi. Medresenin iç avlusunda ve bu avluyu saran odalar belirlenebiliyor. Bu odalar, kare ve dikdörtgen şekillerde planlanmış ve üzerleri beşik tonoz ile örtülü. Kurumun inşasında genellikle moloz taş ve iri yontulmuş taşlar tercih edildi.
Durankaya Yaylası, Hakkari şehir merkezine 19 kilometre mesafede yer alıyor ve doğa severler için eşsiz bir hazine olması ile öne çıkıyor. 2500 metre rakımlı bu yayla, ilkbahar aylarında mükemmel bir görüntüye sahip. Rengarenk çiçekler ve eşsiz bitki örtüsü ile adeta bir doğa harikası. Huzurlu bir tatil için ideal bir ortam sunuyor ve çadır kampı için oldukça elverişli. Yayla, Hakkari şehrinin halkı tarafından, aileleriyle birlikte hayvanlarını otlatmak için sıklıkla ziyaret ediliyor. Burada birkaç ay geçirdikten sonra evlerine geri dönüyorlar. Yayla, piknik, mangal ve doğa sporları gibi etkinliklerle unutulmaz tatiller geçirebileceğin bir yer.
Kamp için uygun ve bu yaylanın havasına suyuna hayran kalacaksın. Şehirde bütçene göre konaklayabileceğin tesisler de bulunuyor. Bunların yanında, yaylada yayılan hayvanların ürünlerinden yöresel lezzetler alabilirsin. Organik ürünler ile kendine ve sevdiklerine leziz tatlar edinebilirsin. Yayla Göçü adı altında ilkbahar ve yaz aylarında yayla göçleri başlıyor. Hayvancılık ile uğraşan halkın bir kesimi tarafından gerçekleştirilen bu göçler, hayvanları yaylaların eşsiz yeşillikleri arasında otlatıp verimi doğanın güzellikleriyle muhteşem bir şekilde ortaya koymaya çalışıyorlar. Hayvanlarını yaylaya çıkaran halk, etinden, sütünden fayda sağlıyor.
Galan Yaylası, Hakkari il sınırları içerisinde bulunan bir doğa harikası. Bu yayla, doğa tutkunları ve macera peşinde koşanlar için ideal bir mekan haline geldi. Yüksek dağların, yeşil çayırların ve kristal gibi berrak göllerin çevrelediği bu yer, doğanın en muhteşem manzaralarını sunuyor. Yayla, Hakkari'nin yüksek dağlarına ve geniş platolarına ev sahipliği yapıyor. Bu dağlar ve platolar, Neolitik çağa dayanan yüzlerce kaya resmiyle bezeli. Bu resimler, bölgenin geçmişi ve kültürü hakkında değerli bilgiler veriyor.
Galan Yaylası'nda, yaz mevsimlerinde yerel halk, çadırlarını kurarak hayvanlarını otlatabiliyor. Bu durum, bölgenin geleneksel yaşam biçiminin bir yansıması ve ziyaretçilere özgün bir tecrübe yaşatabiliyor. Yaylanın çevresindeki doğal güzellikler, ziyaretçileri adeta büyülüyor. Buzullarla örtülü dağlar, renkli çiçeklerle süslü vadiler, bölgenin etkileyici manzaralarını oluşturuyor. Seyithan Gölü gibi etkileyici manzaralara ve atmosfere sahip yerler de bulunuyor.
Sümbül Dağı, Hakkari’nin doğal güzelliklerini büyüleyici bir şekilde yansıtan bir doğa harikası. Görünüşü tablolardan esinti sunan bu dağın manzaraları ve etkileyici havası burayı görmeye gelen kişileri kendisine hayran bırakıyor. Sümbül Dağı zirveleri beyaz örtüyle kaplı ve yılın büyük çoğunluğunda kış sporları tutkunlarının uğrak noktalarından birisi. Burada özellikle kayak ve snowboard gibi aktiviteler sıkça yapılıyor. Buna karşın Sümbül Dağı yalnızca kış aylarında değil, ilkbahar ve yaz aylarında da sunduğu güzelliklerle buraya gelmeni ve keşfetmeni sağlıyor. Özellikle ilkbaharın temsilcisi olan çiçeklerin açması ve burayı adeta renk cümbüşüne çevirmesi seni etkileyebilir. Cennet köşelerden birisi olan dağda yapacağın trekking ile burayı daha fazla keşfetme şansını da değerlendirebilirsin.
Tertemiz havasını yürüyüş esnasında içine çekebilir ve Sümbül Dağı’nın o hoş kokularını hissedebilirsin. Bununla birlikte dağ yürüyüşü sonrasında yakınlarda yer alan köylerin misafirperverliğini de keşfederek yöresel lezzetleri tadabilir ve damak zevkine yeni lezzetler ekleyebilirsin.
Hakkari’nin tarihi ve kültürel zenginliklerinden biri olan Antik kaya resimleri, tarih öncesi dönemlere ışık tutan benzersiz bir miras. Bu resimler, Cilo ve Sat Dağları’nın Gevrek Vadisi’ndeki sarp kayalıklara çizilmiş. İnsan suretlerinden, çeşitli sembollerden ve hayvan şekillerinden oluşan bu resimler, tarih öncesi dönemlerde yaşayan insanların bıraktığı eserler. Resimlerin çoğunluğu koyu kırmızı ve açık kırmızı renkte, kök boya ile çizilmiş. Bu resimler, bölgenin kayda değer kaya resimleri arasında yer alıyor. Bu figürler arasında yer alan dağ keçisi, insan ve güneş resimleri dikkat çekiyor. Bu figürler, tarih öncesi dönemlerde avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını devam ettiren toplulukların avladıkları hayvanların resimlerini hikayeleştirerek kayalara yaptığı fikrini güçlendiriyor.
Antik kaya resimlerinin 5000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olduğu düşünülüyor. Ancak bir başka görüşe göre de birkaç yüz yıl öncesine ait de olabilirler. Bu resimler, Hakkari’nin tarih öncesi dönemine ait en önemli buluntular arasında yer alıyor. Bu nedenle, Hakkari’yi ziyaret edenlerin mutlaka görmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Mor Dağı, Türkiye’nin doğusunda, Hakkari ilinde yer alıyor. Bu dağ, Türkiye’nin en yüksek dağlarından biri olup, rakımı 3.800 metreye kadar çıkıyor. Mor Dağı, aynı zamanda Mur Dağı olarak da biliniyor ve jeolojik bakımdan kıvrım dağları arasında yer alıyor. Mor Dağı’nın eteklerinde ve zirvesinde, doğa severler için eşsiz manzaralar bulunuyor. Dağın yüksekliği ve coğrafi konumu, onu trekking ve dağcılık için popüler bir destinasyon haline getiriyor.
Dağın zirvesine tırmanmak, doğa severler için unutulmaz bir deneyim olabilir. Ancak bu tür bir etkinlik, doğru ekipman ve hazırlık gerektiriyor. Mor Dağı, aynı zamanda çeşitli bitki ve hayvan türlerine ev sahipliği yapıyor. Bu dağın eteklerinde ve yamaçlarında, endemik bitki türleri ve nadir hayvan türleri bulunabilir. Bu, biyoloji ve ekoloji meraklıları için büyük bir ilgi çekici olabilir.
Bu heykel, kaya kütlesinin ustaca oyulmasıyla şekillendirilmiş ve oldukça etkileyici bir görünüme sahip. Heykelin yan yüzlerinde, Gevaruk kaya resimlerindeki motiflere benzer betimlemeler bulunuyor. Dörtte bir kütle biçimindeki heykelde, baş ve ayaklar çıkıntı olarak işlenmiş. Ön ve arka ayaklar birbirinden yalnızca yarıkla ayrılmış ve boynuzları yuvarlak ve oyma. Koç Heykeli’nin bir yüzünde, koça binmiş eli kargılı bir adam ve onun arkasında ellerinde yuvarlak nesneler tutan dört adam, üç koç, bir kama ve bir silah çizilmiş.
Bu çizimler, heykelin tarih öncesi dönemlerde avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını devam ettiren toplulukların avladıkları hayvanların resimlerini hikayeleştirerek kayalara yaptığı fikrini güçlendiriyor. Koç Heykelinin bu bölgede yer alan Nasturi Kilisesinden söküp alındığı tahmin ediliyor. Yapıtın üst yüzeyinde, mimari bir bütünün parçası olduğunu gösteren kabartma bir bölüm bulunuyor. Bu detaylar, heykelin sadece bir sanat eseri olmadığını, aynı zamanda tarihi bir değer taşıdığını gösteriyor.
Urartu Mezarlığı Hakkari’nin merkezinde, Gazi Mahallesi’nde yer alıyor. İlginç bir şekilde, bu mezarlık bir lise inşaatı sırasında ortaya çıktı. Yapılan incelemeler sonucunda, mezar odasının M.Ö. 1000’li yıllara dayandığı anlaşıldı. Bu mezar odası, Urartu Dönemi ve Erken Demir Çağ’ndaki mezarlarla benzer özellikler taşıyor. Urartu Mezarlığı, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bulunuyor ve MÖ 8. yüzyıla tarihleniyor. Mezarlıkta, Urartu döneminden kalma yaklaşık 100 mezar bulunuyor. Bu mezarlarda bulunan eşyalar, Urartuların yaşam tarzı ve kültürleri hakkında önemli bilgiler veriyor.
Urartu Mezarlığı’nın keşfi, Hakkari’nin tarihini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu mezarlık, Urartu dönemine ait önemli bir arkeolojik buluntu olarak kabul ediliyor. Mezar odası, Urartu dönemi ile Erken Demir Çağı’ndaki mezarlarla benzerlik gösteriyor. Bu benzerlik, Urartu döneminin Hakkari’deki etkisini gösteriyor.
Yüksekova'nın Tirşin Yaylası'nda, devasa boyutlarda inşa edilmiş olan Dev Evleri ya da diğer adıyla Dirheler bulunuyor. Bu yapılar, birbirine yakın bir şekilde, yol kenarında, kayalıklara oyularak yapılmış durumda; üç ya da dört tanesi bir arada, birbirini koruyabilecek mesafede yer alıyor. Dirhelerin, Assur saldırılarından haber almak ya da yaylaya çıkarılan sürüleri korumak ve yayla güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiş küçük savunma yapıları olduğu düşünülüyor. Hakkari, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir yer olarak biliniyor.
Dağlık ve coğrafi açıdan zorlu bir bölge olan Hakkari, Anadolu'nun diğer bölgelerine kıyasla daha az medeniyetin hüküm sürdüğü bir yer olmuş ve genellikle bölgeyi yakından tanıyan aşiretler tarafından yönetilmiş. Hakkari'nin tarihinin yaklaşık olarak 1700 yıl öncesine kadar uzandığı, ancak şehir hakkındaki kaynakların en erken 10. yüzyıla dayandığı ve bu dönemden öncesine ait sağlam bilgilere erişilemediği düşünülüyor. Dirheler, Hakkari'nin en meşhur tarihi eserleri arasında yer alıyor. Antik kaya resimleri, koç heykelleri ve dirheler gibi, geçmişten günümüze ulaşan önemli tarihi yapıtlar, Hakkari'nin en dikkat çekici tarihi noktalarından bazıları olarak kabul ediliyor.