9949,01%0,33
35,26% 0,32
36,72% 0,20
2989,67% 0,41
4794,85% 0,00
CHP Lideri Özgür Özel, iktidarın Kürt açılımı ile amacının otoriter rejimi kalıcılaştıracak bir Anayasa değişikliği olduğunu bildirerek, “Biz bunda yokuz” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aralarında BirGün’ün de bulunduğu gazetecilerle bir sohbet toplantısında bir araya gelerek sorularını yanıtladı.
“Kürt sorunu yoktur” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, “Kürt sorunu yoktur dersen yarım asır geri götürürsün” yanıtı veren Özel, “diktatoryal-otokrat” olarak isimlendirdiği açılım sürecine ilişkin iktidarla bir uzlaşma içinde olmalarının mümkün olmadığını vurguladı. Özel, bir Anayasa değişikliği ile otoriter tek adam rejimini kalıcılaştırmak olduğunu gördüklerini de ifade ederken “Uzlaşmamız mümkün değil, iş Anayasa değişikliğine gelecekse biz orada yokuz” dedi.
Özel’in gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle:
Kürt sorunu diye bir sorun olduğunu Devlet Bahçeli ve onu ne derse ayakta alkışlayan grubu dışında herkes kabul ediyor. Türkiye bunu Özal döneminde 40 yıl önce aştı, iyi de yaptı. Ben daha Bahçeli konuşmadan da söyledim, biz bütün Kürtlerin sorununu çözmek ve bütün Kürtlerin kendisini eşit hissettikleri bir Türkiye istiyor, bunun için de demokrasi vaat ediyoruz.
Kürt sorunu yoktur demek, meseleyi yarım asır geriye götürmek demektir. Öyle yapıldığı dönemlerde terör ortaya çıktı. Kürt sorunu vardır, çözelim yerine, Kürt sorunu yoktur dersen, Abdullah Öcalan’ı salarsın, adı PKK ya da başka bir terör odağı ortaya çıkar. Bu doğru bir şey değil.
Türkiye’de birçok insan Kürt sorunu var, diyor. Bahçeli, hayır yok diyor. Bunu demekle sorun ortadan kalkmaz. Bu yüzden açılım dedikleri şey, demokratik değil aksine diktatoryal-otokrat bir açılım yapıyorlar. Adı süreçse demokratik değil dayatmacı bir süreç. Sürecin bu haliyle uzlaşmamız mümkün değil. Sorun var mı yok mu diyenlerin sokağa çıkıp Kürtlerle konuşması lazım.
Çatışmalı süreçler, terör sorunu bütün dünyada nasıl çözülüyorsa öyle bir yöntemi izlemek ve onun dört temel unsuru şeffaflık, karşılıklı güven artırıcı adımlar, birbirine tutamayacağı sözler vermemek ve verilen sözleri tutmak, olmazsa olmazı toplumsal mutabakat. Şehit aileleri ve gazilerin yüzlerine bakamayacağımız bir çözüme razı olamayız.
Meclis’te yürümeli bu iş. Sivil toplum dahil edilmeli. Meclis odaklı bu süreci yürüttük, Meclis dedi ki ‘Çözdük Kürtlerin taleplerini”. Kürtler de dedi ki ‘Tamam’, o zaman Türkiye çok büyük bir kazanım elde etmiş oluruz.
Devlet Bey’in dediği yöntemde büyük riskler olduğu gibi dünyada bir süreci böyle çözen ülke yok. Çözemezsin. Sorunun varlığını kabul etmeden nasıl çözüm üreteceksin.
Erdoğan’ın Anayasa yaptığı gibi Kürt sorununu çözemezsiniz. Bir parti getirecek dayatacak, “Budur” diyecek! O nedenle diyoruz ki Meclis toplansın veya görevlendirmeler yapsın, bir toplumsal mutabakatı hep beraber arayalım. Çünkü Özgür Özel’in önerilerine AK Parti ve MHP, bazı önerilerine DEM’in ya da İYİ Parti’nin itirazları olacaktır. Olmazları konuşarak masaya oturulmaz. Bu nedenle bu komisyon kurulduğunda meselenin özüne yönelik herkes önerilerini söyler. Belki ilk önce “Kürt sorunu nedir?” diye geniş bir çalışma yapar Meclis. Var mıdır, yok mudur? Bu da bir yöntem.
Devlet Bey Meclis’e gelsin desin ki, “Bir komisyon kuralım, Kürt sorunu var mı yok mu ona bakalım”. Kürtlere sorulacak. “Yok” diyorsa Abdullah Öcalan’ı neden salıyor. Onun demesi ile yok oluyorsa “Bebek katili” dediği kişiyi neden salıyor ve ev hapsine alıyor…Terör neden var, Sorun olmadan terör olur mu?
Erdoğan konuşmadan suya yazı yazıyor gibiyiz. Yüzde 90 ihtimalle Bahçeli’ye bunları söylettiriyor. Bahçeli verilen görevi yapıyor. Çünkü kendi söylese MHP’den itirazlar gelebilir, milliyetçi tabandan gelebilir. Bahçeli bunları bir söylesin, hatta en ileriden söylesin toplumda ne olacak bitecek bakalım, ölçtürelim, biçtirelim… Çünkü Erdoğan’ın pratiğinde şu var, Habur görüntüleri toplumda infial yarattıktan sonra geri vites yapmıştı. Bir de yüzde 10 rezervim var; Bir diğer ihtimal olarak da Erdoğan’ın SETA’nın Kürt seçmen tamamen koptu diye bir raporu var. AK Parti Kürtlerin bir, bazı yerlerde ikinci partisiyken, şu anda AK Parti ile Kürtler gönül bağını kopardı, Kürt milletvekilleri rahatsız falan gibi şeylerden sonra, Erdoğan’ın, bu bilgi değil ama sezgi olarak söylüyorum ‘Ben Kürtlerle ilgili bazı adımlar atmak ve onları yeniden kazanmak için yeni bir süreç tarif etmeyi düşünüyorum sizin de bu konuda olumlu katkınızı bekliyorum demesi ve Bahçeli’nin de kendi yöntemiyle “Al sana katkı” deyip, aslında süreci işin içinden çıkılmayacak bir şekle soktuğuyla ilgili de bir yüzde 10’luk bir rezervim var.
Ama diğer yanı şöyle, bunlar bu işi birlikte pişirdiler, Öcalan’la da anlaştılar, şimdi de riskli yolu Bahçeli’ye yürütüyorlar. Bu işlerin ilk başı biraz risklidir. Riskli yolu Devlet Bey katediyor. İlk duygusal tepkiler veya oluşacak reaksiyonlardan sonra Tayyip Bey takip edecek veya çok reaksiyon varsa belki de vazgeçecek. Devlet Bey’in siyaset alanını riske edip, kendilerini güvenli alanda ölçme değerlendirmeyle takip ediyor olabilirler.
(Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın desteği) Bahçeli’ye kendisini güçlü hissettirdiler. Çağırdı, arkamda durun, bize bir güç verin, dedi. Yani MHP’nin içine düştüğü hazin durumu, sürüklendiği noktayı gösteriyor” dedi.
***
CHP Genel Başkanı Özel'e MHP lideri Bahçeli’nin, “Öcalan Meclis’e gelsin konuşsun” diyerek aynı zamanda her hafta kendi grubuna seslendiği kürsüye davetiyle süren bu gelişmeler konusunda partisinin tavrının ne olacağı sorgulandı. İktidarın Kürt sorununa çözüm arama maskeli arayışlarının “Yetmez ama evet” diye nitelenen isabetsiz siyasi tercihi bir kez daha kullanma amacı taşıyıp taşımadığı de bu sorulara eklendi.
“Yeniden gündeme gelen anayasa değişikliği ile yeni bir rejim değişikliği kurgusu mu var? Özel şöyle:
“Son seçim ve anayasa değişikliğinde de deneyimledik. Vesayet altında bir Meclis, vesayet altında bir yargı var. Meclis’te bir parti Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyor. Anayasaya en aykırı mesele bu. En çok milletvekili olan parti AYM kararlarına, uluslararası anlaşmalara uymuyor. Anayasa yapmak daha özgür bir sürecin işidir. Burada yapılacak anayasanın bir öncekinden de kötü olacağı endişesi var. Eğer anayasa yapacaksak mevcut anayasaya tam uyum isteriz, bunu göremiyoruz. İktidar cenahında “Bir yolunu bulalım anayasayı değiştirelim” var ama neyi değiştireceksiniz? Kuvvetli ihtimal rejimi kalıcılaştırmak için bir şeyler isteyecekler. Neden onlarla bunu konuşalım ve otoriter rejimi kalıcılaştıralım.”
Bu yanıt anamuhalefet partisi liderinin iktidarın bir kez daha sahnelemek istediği oyunu gördüğünü gösteriyor. Kuşkusuz "Yokuz" demek önemli. Ama karşılarında becerileri zayıflasa da oyunu kendi alanına çekince hala etkili olabilen Erdoğan var. CHP'nin "Normalleşme" diyerek muhalefet kapasitesini zayıflattı. İktidar bu sayede yerel seçim hasarını gidermek için fırsat yakaladı. CHP yönetimi “normalleşeme” vakasını atlatamadan ikinci bir tereddüt yaşaması partiyi sıkıntıya sokar.
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin yeniden sahnelemeye çalıştığı bu oyuna "Yetmez ama evet" tayfasından destek gelme ihtimali düşünüldüğünde yapılması gerekenin "Bu rejime olmaz” demek ve bunu örgütlemek en akılca politika olur.
Nurcan Bilge Gökdemir