AKP iktidarda 23’üncü yılına giriyor. 2 Kasım 2002’de geldiği iktidarda ülke demokrasiden insan haklarına, kadın haklarından işçi haklarına birçok alanda gerileme yaşadı. 90’lı yılları aratmayan uygulamalarıyla “güvenlikçi” politikaları öne çıkaran AKP, halkları daha da yoksullaştırdı. Bu dönemde boşalan devletin kasası ise önce özelleştirmeler ardından da ekolojik talanla doldurulmak istendi. Sermayenin dostu olan iktidar, en büyük savaşı da doğaya karşı verdi. Maden, enerji ve inşaat şirketleri Türkiye ve Kürdistan’da yeraltı ve üstü tüm zenginlikleri doğayla birlikte bir bir yok etti.
Gezi Parkı’na inşa ettirmek istediği topçu kışlası sonrasında iktidarı dönemindeki en büyük halk isyanını yaşayan AKP, bir süre sonra doğal yaşam alanlarına saldırdı. Kaz Dağları, Akbelen, Kuzey Ormanları, Eşkencedere Vadisi, Besta Bölgesi, Gabar ve Cûdî dağlarındaki ormanları maden, petrol ve “güvenlik” gerekçesiyle şirketlere peşkeş çekerek yok etti.
Avrupa ülkelerinin yanı sıra Çin ve Hindistan’dan tonlarca plastik çöp ithal edildi, Çernobil ve Fukuşima’ya rağmen Akkuyu’da nükleer santral inşaatına başlandı. Kirlilik nedeniyle Marmara Denizi’nde müsilaj ortaya çıktı. “Ayakkabıyla bile girilmemeli” denilen Salda Gölü, Millet Bahçesi adı altında talana açıldı, doğal yapısı bozuldu. Sit alanı olan Atatürk Orman Çiftliği ve arkeolojik sit alanı Sandras Dağı da talana açıldı.
‘ÇEVRESİZ’ ÇEVRE YÖNETMELİĞİ
AKP döneminde başta Orman Kanunu olmak üzere birçok kanunda değişiklik yapılarak, ormanların, meraların, tarım alanlarının madenlere, derelerin, vadilerin Hidroelektrik Santrallerine (HES) açılmasının önün açıldı.
Öyle ki ilk olarak 1993’te hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği’nden 2013 yılında yapılan değişiklik ile “çevre” tanımı kaldırıldı. Yine bu yönetmelikte yapılan değişikliklerle yerelin inisiyatifi kırıldı, daha merkezi ve otoriter bir karar alma süreci hakim kılındı. Son süreçte ise ÇED süreci tamamen halkın denetiminden çıkarılırken, “ÇED gerekli değil” kararları çok sık sık alınır oldu. Yönetmeliğin en önemli açıklarından birisi olan 25 hektarın altındaki maden projeleri için ÇED süreci işletmeme maddesi sıkça kullanıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın resmi sitesinde verilerin yüklenmeye başlandığı 2015’ten bu yana sadece 4’üncü grup madenler (altın, gümüş, demir, çinko vb.) için bin 182 “ÇED gerekli değil” kararı çıktı.
ORMANLAR YOK EDİLDİ
Orman Kanunu’nda, 1956’dan-2003 yılına kadar 15 kez, 2003’ten 2024’e kadar 31 kez değişikliğe gidildi. 2008 ile 2019 yılları arasında ormanlardaki parça sayısı 102 binden, 159 bine çıkarak yüzde 56 arttı. Orman alanları hızla parçalanarak küçük alanlara dönüştü. Eylül ayında yapılan son değişiklik ile artık 3 dönümün altındaki sahipli ormanlar, orman statüsünü yitirecek. Yine Cumhurbaşkanı Kararnamesi de ormanları yok etme aracına dönüşmüş durumda. 2018 yılının Nisan ayında 7139 sayılı yasayla Orman Kanunu’na ek-16 adıyla eklenen maddeye dayanan Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile birlikte bugüne kadar en az 2 bin 500 hektarlık alan orman statüsünden çıkarıldı.
HER YER MADEN
Cumhuriyetin kuruluşundan AKP’nin iktidara geldiği 2002’ye kadar yaklaşık 2 bin maden arama ve işletme ruhsatı verilirken, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) verilerine göre AKP döneminde bu sayı 300 bini aştı. Yine MAPEG verilerine göre, Gümüşhane’nin yüzde 93’ü, Giresun’un yüzde 85’i, Rize’nin yüzde 82’si, Uşak ve İzmir’in yüzde 80’i, Ordu’nun yüzde 74’ü, Eskişehir’in yüzde 71’i, Muğla’nın yüzde 64’ü ve Erzurum’un yüzde 63’ü maden sahası ilan edilmiş durumda. Türkiye’de kurulu bulunan 19 siyanürlü maden ocağının 18’i ise AKP iktidara geldikten sonra açıldı. İliç’te, Balıkesir ve Giresun’daki siyanür kazaları da bu dönemde yaşandı, İliç’te 9 işçi yaşamını yitirdi, tonlarca siyanür derelere karıştı.
HES TALANI
Doğa talanının madenlerle birlikte en görünür olduğu alan enerji sektörü oldu. AKP döneminin özellikle Karadeniz bölgesinde ilk icraatlarından birisi de önce var olan HES’leri özelleştirmek ardından da yeni HES’ler inşa etmek oldu. “Akarsular boşuna akıyor” diye tutturan siyasi iktidar bunu “Sürdürülebilir ekonomik kalkınma” vaadi ile birleştirince Karadeniz başta olmak üzere nerede bir dere varsa üstüne birden fazla HES kuruldu. 2003’te hidroelektrik alanında özelleştirme ve özel sektörün yatırımlarına kolaylık sağlayan yasayı meclisten geçiren iktidar, 2005’te üretilen elektriğe alım garantisi verdi, 2010 yılında da koruma altındaki alanlara HES kurulabilmesi imkanı tanıdı.
2000 yılında 60 olan HES sayısı Enerji Atlası isimli internet sitesinin verilerine göre: 2024 yılında 732’yi buldu ve onlarca HES de yapım aşamasında. AKP’nin önünü açtığı şirketler vadilerde kurduğu HES’ler ve derelerin tünellere hapsedilmesi ile yıl içinde en çok yağış alan bölgelerin dengesini bozdu. Yaz aylarında kimi derelerin kuru olduğu kentlerde, kimi zaman ise ani yağışlar ve seller yaşandı. 2015’te Artvin Hopa, 2021’de Giresun, 2022’de Sinop ve Kastamonu yıkıldı, bu kentlerin yanı sıra Wan, Rize, Trabzon, Ordu ve Samsun’da yaşanan sellerde çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
DOĞANIN ÜZERİNE ‘TALAN’ İNŞA EDİLDİ
Diğer bir talanı ise AKP’nin Türkiye ekonomisini teslim ettiği inşaat sektörü yaptı. Kuzey Ormanları Savunması’nın verilerine göre, İstanbul’da 3’üncü köprü ve bağlantı yollarının yapımı için 50 milyon ağaç kesilirken, İstanbul Havalimanı için ise Kuzey Ormanlarında 13 milyon ağaç kesildi. Yine AKP döneminin “çılgın projelerinden” olan Karadeniz’de 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayan 2 bin 600 kilometre uzunluğundaki “Yeşil Yol” için on binlerce ağaç kesildi. Ormanlar, tarım arazileri, meralar imara açıldı. Cengiz Holding Muğla Bodrum’da Cennet Koy’da koruma altında olan 678 bin metrekarelik araziye turistik tesis ve rezidans yapmak için çalışmalara başladı. Sinpaş Muğla Marmaris’te milli parkın içine devremülk ve otel inşaatını sürdürüyor. Ağaoğlu Maslak’ta askeriyeden devralınan ormanlık alana site inşa etti.
Bu talanın ise önce yasal altyapısı kuruldu ardından da büyük talan başladı. 3 Mart 2021 tarihinde Doğa Koruma ve Milli Parklara ilişkin yapılan düzenleme ile Milli Parklar içerisindeki ormanlar da üretime açıldı. Ardından 28 Temmuz 2021’de Resmi Gazete’de yayınlanan Turizmi Teşvik Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, doğal SİT ve sulak alanlarda, Turizm Bakanlığı’nın onayı ile 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri de dahil turistik tesisler kurulabilecek. Yine 5 Mart 2022’de Resmi Gazete’de yayınlanan, “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte” yapılan değişiklikle koruma altındaki alanlar yapılaşmaya açıldı. 6 Şubat 2023’te yaşanan depremden sonra çıkarılan rezerv yasası ise Hatay’ın zeytinliklerinden bütün tarım arazilerine kadar her karış toprağı imara açtı.
TARİH YOK EDİLDİ
Talanın bir yüzü doğal alanların bir bir yok edilmesiyken bir diğer yüzü ise tarihin yok edilmesi oldu. 1981’de doğal koruma alanı ilan edilen 12 bin 500 yıllık Hasankeyf, AKP döneminde ömrü 40-50 yıl olacağı söylenen Ilısu Barajı’nın suları altında bırakıldı. Onlarca uygarlığa ev sahipliği yapan 9 bin 500 yıllık Amed Sûr ilçesindeki tarihi evler, “Tolede” hayali ile yola çıkılarak, betona gömüldü, cezaevi tipi bir yapılaşmaya dönüştürüldü. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) raporuna göre, ilçenin 6 mahallesinde bulunan 47 tescilli kültür eserinin izi dahi kalmadı ve tamamen yok edildi.
MÜCADELE BÜYÜDÜ
Tüm bu talana karşı ekoloji mücadelesi de büyük bir ivme kazandı. 90’lı yıllarda İzmir Bergama ilçesinde altın madenine karşı ilk tohumları atılan ekoloji mücadelesi, AKP dönemindeki doğaya dönük savaşla birlikte daha da büyüdü. Karadeniz’de HES’lere karşı “Karadeniz İsyandadır”, Yeşil Yol’a karşı “Devlet kimdir, devlet benim” diyen mücadele, Kürdistan’da Ege’de Marmara’da talana karşı durdu. Gezi Parkı’nın yapısının korunmasını sağlayan Kaz Dağları’nı kurtaran, Zeytincilik Yasası’nda yapılacak değişiklikle ile zeytinliklerin madene açılmasına dair yönetmeliği iptal ettiren ekoloji mücadelesi, Akbelen’den Cûdî’ye, Cerattepe’den Kuzey Ormanlarına kadar ağaçlar için verdiği mücadele karşısında asker ve polisi buldu. Bu mücadelede Metin Lokumcu, Ayşe-Ulvi Büyüknohutçu ve Reşit Kibar katledildi, onlarca kişiye de dava açıldı.
Tolga Güney / MA